Çerezler, daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamamıza yardımcı olur. Web sitemizi kullanarak çerez kullanımını kabul etmiş olursunuz.


Yemeklerini ilk kez deneyimlediğim Şef Yiğit Alıcıoğlu'nu tanımak benim için hoş bir sürpriz oldu. Serica Restoran'ın mutfağını yöneten bu genç şef, kadifemsi ahtapot ve taze enginar gibi yemekleriyle beni heyecanlandırarak uzun zamandır hissetmediğim bir heyecan uyandırdı.

Size servis edilen ilk yemek tüm akşamın havasını belirler ve bu kural asla başarısız olmaz. Serica'da da tam olarak böyle oldu; Yiğit Alıcıoğlu'nun marine edilmiş levreklerini tattığımda gelecek yemeklerin heyecanı daha da arttı. Karaköy Bankalar Caddesi'nde The Bank Hotel'in en üst katında yer alan Serica, muhteşem manzaralı küçük, şık, şirin ve samimi bir restorandır. Ben gittiğimde kaliteli turistlerle dolu olduğundan yabancılar burayı bizden önce keşfetmiş gibi görünüyor. Yetenekli şef daha önce dünyanın en iyileri arasında yer alan Kopenhag'daki Alancha, Toi, Steeve ve Relae markalarının Alaçatı ve İstanbul şubelerinde çalışmıştı.

Yiğit'in yemekleri, her şeyi bir anda sergilemenin karmaşasını ortadan kaldıran bir sadeliğe sahip. Ancak bu sadelik damakta tam anlamıyla tersine dönerek her türlü lezzet kombinasyonunu hissettiren bir şölene dönüşüyor. Farklı mutfaklarda lezzetlerin birlikte nasıl çalıştığını anlamanın ve tabii ki bunu yerel malzemelerinizle yapabilmenin önemli olduğunu düşünüyorum. Tüm bu muhteşem lezzetleri tatmanızı sağlayacak ilk yemekten bahsedelim. Levreği alıp çok ince dilimliyorlar ve ardından limon suyu, limon suyu, sarımsak ve kişniş tohumu karışımında 30 saniye kadar marine ediyorlar. Peru'da "kaplan sütü" dedikleri şeye benziyor. Daha sonra karışıma pekmez ve pul biber ekleyip üzerine yeşil erik koyuyorlar. Ekşi, tatlı ve acı tatların bir arada olduğu ağzınızda bir parti gibi!

Bir sonraki yemek ise Urla'dan gelen taze enginarları bol zeytinyağı ve portakal suyuyla pişirdikleri yemekti. Servis ederken üzerine ekstra portakal suyu ve çıtır kar bezelyesinden yapılan enginar püresini, üzerine de bezelye filizi ve dereotu yağı gezdirdiler. Damak tadınızı uyandıran ve gerçekten de malzemelerin tazeliğini tatmanızı sağlayan bir yemektir. Benim için öne çıkan yemeklerden biri de lokum kıvamındaki kadifemsi ahtapottu. Şahsen ben Yunanlıların ahtapotu nasıl hazırladıklarının büyük bir hayranı değilim. Evet dişe biraz sert gelecektir ama çiğnerken sizi yormayacak ve tadını hissetmenizi sağlayacaktır. Doğru şekilde işlenip tam bu kıvamda pişirilen ızgara ahtapot, İspir fasulyesi ve Konya'nın çifte kavrulmuş tahininden yapılan püre ile servis ediliyor. Bu karışım Antalya’nın biraz humus ve biraz sirke katkılı piyazına gönderme yapıyor. İspir'in sucuk yağıyla pişirilen fasulyeleri de tabağa serpilerek lezzet katıyor.

Fener balığı yumuşak etli, yağsız, beyaz ve sert dokulu olduğundan pek fazla lokantada ızgara yapılmaz. Yiğit Şef burada riske girip fener balığını ızgarada pişirmiş. Beklediğimden çok daha sulu ve lezzetli bir şekilde pişirilen fener balığı, zeytinyağında pişirilmiş kutsanmış devedikeni ve pastırma veloute sos ile servis edildi. Mutfağın en özel yanlarından biri de çok iyi bir tandıra sahip olmalarıdır. Bu tandırdan ekmek ve birkaç çeşit bazlama çıkıyor. Tangala Çiftliği'nden gelen tangazola peyniri, ebegümeci ve ısırgan otu ile yapılan tandır pidesi mutlaka denenmeli. Serica'ya gittiğinizde yemekten önce veya sonra üst kattaki sahil barın keyfini çıkarmayı unutmayın.

Habere Git



The Bank Hotel
The Bank Hotel
The Bank Hotel
The Bank Hotel
The Bank Hotel
The Bank Hotel
The Bank Hotel
The Bank Hotel
The Bank Hotel